6 Eylül 2014 Cumartesi

'HİKÂYE ANLATAN ADAM' yahut Yeni Başlayanlar İçin Ahmet Mithat





     Yirmi beş senedir Ahmet Mithat üzerine çalışıp makaleler yayınlayan Prof. Dr. Nüket Esen’in, bu konuya dair bir çalışması daha yayımlandı: “Hikâye Anlatan Adam: Ahmet Mithat” (İletişim Yayınları, 2014). Bir çalışması daha yayımlanlandı, demem boşa değil; Hoca’nın, Ahmet Mithat’la ilgili üç kitabı daha var: “Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar” (2003), “Merhaba Ey Muharrir!” [Erol Köroğlu’yla birlikte] (2006), “Beliyat-ı Mudhike ve Karı Koca Masalı ve Ahmet Mithat Kaynakçası” (2011). Ayrıca, “Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar” (2006) kitabının ilk bölümü olan “Modern Türk Edebiyatının Doğuşunda Ahmet Mithat”ta, yazarla alâkalı sekiz makalesi bulunmakta… “Hikâye Anlatan Adam: Ahmet Mithat”, eğer bunu edebiyatın içerisinde mikro bir alan diye tanımlarsak –ki, neden tanımlamayalım?-, bu alan üzerinde bunca çalışmış olan bir akademisyenin ürünü olması açısından önem arz ediyor.
           
     Nüket Esen, “Önsöz”de bunun akademik bir çalışma olmadığını söylüyor (s.10). Hoş, Hoca’nın akademik yazılarının da öyle dili yok ama, bu da kitabın rahat okunmasını ve anlaşılmasını mümkün kılıyor. ‘Yeni Başlayanlar İçin Ahmet Mithat’ olarak da okunabilecek bu çalışmanın yapısı şunlardan mürekkep: Açıklayıcı bir “Önsöz”; Cumhuriyet’in, akademisyenlerin ve Tapınar’ın Ahmet Mithat’a bakışının anlatıldığı “Giriş”; ele alınan yazarı tanıtan ve bir kronolojiyle desteklenen “Ahmet Mithat Kimdir?”; mezkûr müellifin kurmaca ve kurmaca dışı yazdıklarından seçme yoluyla bahsedilen ve yapının gövdesini teşkil eden “Ahmet Mithat ve Yazdıkları”yla sürat kazanan kitap, nitelikli edebiyatın olmazsa olmaz şartı olarak gördüğüm ‘ne değil, nasıl anlattığı önemlidir’ gerçeğinin işlendiği bölüme geçiyor: “Ahmet Mithat’ta Anlatım”. Ahmet Mithat’ın, okurlarını eğlendirmek amacıyla yazdığı fragmanların, romanlarından seçilerek verildiği “Eğlencelikler” ve daha önce birkaç kere –her seferinde yenilenerek- yayımlanan “Ahmet Mithat Kaynakçası”yla kapanıyor kitap.
           
YANLIŞ ZAMANDA GELMEK
         
       
“Cumhuriyet ideolojisi, 19. yüzyıl yazarları arasından kendisine ‘edebî baba’ olarak, siyaseten Ahmet Mithat’ın karşısında olan Namık Kemal’i seçmiştir. Namık Kemal ‘vatan’, ‘hürriyet’ gibi kavramları tartışırken, Ahmet Mithat’ın sürekli olarak Osmanlılığı ve İslamiyeti savunmuş olması, Cumhuriyet döneminde yazılan edebiyat tarihlerinde Ahmet Mithat’ın kendine nasıl bir yer bulacağını belirlemiştir.” (s.17) Çünkü “… Türk edebiyatında bir yazarın özel hayatı, ahlakî değerleri ve politik görüşleri beğenilmezse, onun edebî eserlerinin de değersiz olduğu veya en azından bu eserlere fazla ilgi gösterilmemesi gerektiği görüşü vardır.” (s.18) “ ‘Zaten yazdıkları da beş para etmez!’ demek, bir yazarın hayat seçimlerine tepki göstermenin en yaygın yoludur.” (s.24) “Ahmet Mithat gençlik yıllarında Namık Kemal’le ters tarafta olmuş, Cumhuriyet ideolojisi Namık Kemal’i kendine ideal seçmiştir. Servet-i Fünun’a karşı çıkmış, (ama –oü.) Türk edebiyatı tarihi, Servet-i Fünun’u büyük edebiyat ilan etmiştir. Kısacası, sadece siyasî olarak değil, edebî olarak da Ahmet Mithat hep kaybeden tarafta olmuştur.” (s.35)

İLKLERİN YAZARI
  
      Şüphesiz, “Tanzimat Edebiyatı” döneminin en popüler şahsı olan Ahmet Mithat, ilklerin ve yeniliklerin yazarıdır: “Hasan Mellah” (1874; ilk macera romanı); “Menfa” (1876; Osmanlı’daki ilk yaşamöyküsü); “Esrâr-ı Cinâyât” (1884; ilk polisiye roman); “Fennî Bir Roman yahut Amerika Doktorları” (1888; Türkçede ilk bilimkurgu romanı); “Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar” (1890; roman türünün tarihçesine dâir); “Ahmet Metin ve Şirzad yahut Roman İçinde Roman” (1892; İslâm öncesi Türklükten söz ederek bir tür ‘Türk ırkı milliyetçiliği’ni ilk kez dile getiren roman)… gibi.
    
     [Bu noktada, yakın zamanda yaptığım  arşiv çalışmasında tesadüf ettiğim bir yazıdaki itirazı yahut yaklaşımı paylaşmak istiyorum. Pertev Naili Boratav, Yurt ve Dünya dergisinin Şubat 1941 tarihli ikinci sayısındaki “Destan, Roman ve Cemiyet” makalesinde, ‘ilk’ olma meselesine dair şunları söylüyor: “Edebiyat tarihçilerimizin hemen hepsi, Türkçede romanın başlangıcı olarak Tanzimat devrini, ilk romancılar olarak Ahmet Mithat ve Namık Kemal’i gösterirler. Avrupa taklidi roman mevzubahis ise bu hüküm doğrudur. Fakat eğer roman, bir içtimaî seviyenin doğurduğu edebî nevi ise; Hüseyin Fellâh, Hasan Mellâh veya Cezmi’yi okumadan evvel halk onların yerini tutan bir şeyler okuyor veya dinliyordu; şapka giymeden evvel fes, ondan evvel de kavuk giydiği gibi.” (s.26-7)]
 
          Yalnızca edebiyat değil; seyahat, coğrafya, iktisat, çocuk yetiştirme gibi çeşitli konularda da kitap yazar Ahmet Mithat. “Kırk beygir gücünde yazı makinesi” sıfatını boşuna almamıştır “efendi babamız”!

         Nükhet Esen’in bu faydalı çalışması, Ahmet Mithat’ı merak edenler için iyi bir başlangıç; onu bilip sevenler içinse iyi bir muhabbet kitabı olacaktır… Yazımı, Salâh Birsel, Abdülhak Şinasi Hisar ve Selim İleri’nin, Ahmet Mithat’a dair yazdıklarından yaptığım üç seçmeyle bitiriyorum:

AHMET MİTHAT’IN OKUMA TUTKUSU

        Ahmet Mithat Efendi’nin okuma tutkusunu, “İlginç Bir Salyangoz” denemesinde, o renkli ve ışıldaklı üslûbuyla anlatır Salâh Birsel:
    
     “Yüz bin aferin Ahmet Mithat Efendi’ye ki, o da Beykoz’dan vapura biner binmez, çevrenin topuna tüfeğine batmayıp bakışını elindeki kitaba gömer. Sayfaların birbiri ardınca çevrildiğini sırtındaki mintanı bile duymaz. Hazret, yakalık takmadığı için, ceketinin yakası kirlenmesin diye ensesi ile ceketi arasına ikiye katlanmış büyük beyaz bir mendil yerleştirir. Mendilin bir ucu üçgen biçiminde dışarı çıktığından, her gün aynı vapurla Çubuklu’dan Köprü’ye inen İstanbul Müzeleri Genel Müdürü Halil Ethem Bey onun bu hâlini gördükçe, yazarımızı ortaoyununa çıkmış kavukluya benzetir. Karşıdan ona:

 - Efendi, orta oyununa mı çıktın?

 diye ışıldarsa da, Kırk Ambar yazarı oralı olmaz. Ya da ‘Evet, evet.’ yanıtıyla soruyu savuşturarak, kendini yine kitabına postalar.”

 (Salâh Birsel, “Paf ve Puf” Ada Yayınları, 1981, s.119)

AHMET MİTHAT’IN YAZMA AMACI
           
     “Ahmet Midhat Efendi bir kanaat edinmişti. Ve bunda haksız değildi. Vatanın kurtarılması için maarifin tamimi lazımdır. Yüksek edebiyat yapmanın sırası değil, lakin bu millete okumak hevesi aşılamanın zamanıdır. Maarifin her şubesini teşvik etmelidir. İşte bundan dolayıdır ki o, her vadide yazar çizerdi. Binaenaleyh okuyup yazmanın gayet az müteammim olduğu o zamanlarda, o kendisine bilhassa halkın hocası nazarıyla bakıyordu.”

 [Abdülhak Şinasi Hisar, “Geçmiş Zaman Edipleri”, YKY, 2013, s.89. –Hazırlayan: Necmettin Turinay]

CUMHURİYET DEVRİNDE GÖZARDI EDİLEN MUHARRİR          
           
     “Daha 1980’de Türk aydınlarının Ahmet Mithat Efendi’yi ‘tedavül’den kaldırdıkları belgesel bir gerçekliktir. Kalem gazetesinde bir karikatür çıkar: Ahmet Mithat Efendi, bir tezgâhın arkasında durmakta; havanda bir şeyler dövmektedir. Gerisindeki rafta beş altı şişe durur. Her birinin üstünde, yazarımızın bellibaşlı kitaplarının adı yazılıdır. Tezgâha eğilmiş müşteriyle Ahmet Mithat Efendi arasında şu konuşma geçmektedir:
-         Yarım okka meşrutiyet makalesi lütfeder misiniz?
-         Eski okka mı, yeni mi?
-         Yeni… Fakat rica ederim taze olsun.

Edebiyatımıza yığınla roman, birkaç büyük öykü kitabı armağan etmiş bir yazarın; daha doğrusu okuma alışkanlığını ilk kez sağlayan, kendini okutmayı beceren bu ‘romancımızın’ böylesine sert biçimde eleştirilmesi, neredeyse yadsınması, hem şaşırtıcı hem de mesele derinliğine irdelendiğinde olağandır.”

[Selim İleri, “Ahmet Mithat Efendi”/ “Düşünce Ve Duyarlık”,  Adam Yayıncılık, 1982, s.75]