[Bu yazı, AKŞAM KİTAP dergisinin 14 Eylül 2012 Cumâ târihli 20. sayısında yayımlanmıştır.]
Akşam Kitap’ın geçen ayki sayısında (Ağustos 2012, sayı 19), Erol Üyepazarcı üstâdımızın “Çok Bilinen Kalemlerden Az Bilinen Polisiyeler” başlığıyla yayımlanan yazısını –her yazısı gibi- zevkle ve çok şeyler öğrenerek okudum. Yazısındaki “…ünlü tiyatro yazarı Cevat Fehmi Başkut ise çok başarılı bir polisiye roman olan ‘Valide Sultan’ın Gerdanlığı’nı yazacaktır.” cümlesinde durakladım. Bu roman hakkında, daha önce de bir iki övgü duymuştum. Roman, yaklaşık bir yıl evvel, düzenli olarak iştirâk ettiğim bir kitap müzâyedesinde satışa sunulmuş; bendeniz de almıştım. İşte bir yıldır kitaplığımda yatan ve tarafımdan okunmayı bekleyen bu romanı kıraat etmek, Erol Üyepazarcı’nın “çok bşarılı bir polisiye roman” tesbitini okuduktan sonra, elzem olmuştu. Eseri, büyük bir zevkle okudum…
Cevat Fehmi
Başkut’u, “Paydos” ve “Buzlar Çözülmeden” adlı piyeslerinden
tanıyordum. “Buzlar Çözülmeden”, çok beğendiğim bir eserdir. Bu oyun, iki kere
filme de alınmış: İlki, Nejat Saydam’ın rejisörlüğünde, 1965 yılında; ikincisi
ise Kartal Tibet’in yönetmenliğinde, 1986’da. Nejat Saydam, eserin ismine sâdık
kalırken, Kartal Tibet, “Deli Deli Küpeli”yi tercih etmiş. İlkinin başrolünde
Fikret Hakan, diğerinde Kemal Sunal oynamış. Benim kanaatime (ya da zevkime)
göre, ilk film çok başarılı. Fikret Hakan, oyunculuğuyla –âmiyâne tâbirle-
âdetâ ‘döktürmüş’.
Behçet
Necatigil’in “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü”nden naklediyorum: “1905’te doğan
Cevat Fehmi Başkut, Eyüp Rüştüyesi’nde ve İstanbul Sultânîsi’nde okudu. 1928’de
başladığı gazetecilik hayatından, Cumhuriyet gazetesinde yazı işleri müdürü
iken, 1963’te ayrıldı. Feriköy mezarlığında gömülü. Basılan ilk kitabı, “Geceleri Bizi Kimler Bekliyor?” adlı
bir röportaj dizisi olmuştu (1933). “Kadın
Bir Defa Sever”, “Dişi Aslan” adında iki roman, birkaç da polis romanı (“Valde Sultanın Gerdanlığı” 1954)
yayımlamıştı. (Necatigil, “birkaç” adet polis romanı yazdığını söylemiş; fakat,
bildiğim kadarıyla, tek polisiye romanı; hattâ tek romanı vardır Başkut’un. –O.
ÜÇER) Oyun yazarlığına 1942’de başladı. Konularını gündelik hayattan, olay ve
insanlar arasındaki gülünç çatışmalardan alan, kişilerini genellikle ahlâk
açısından eleştiren komedileriyle tanındı. “Paydos”
(1948) en ünlü oyunudur.”
İşte, 1954
yılında Harman Yayınevi tarafından yayımlanan “Valde Sultanın Gerdanlığı” adlı polis romanı (ya da eski tâbirle,
“zâbıta romanı”), Cevat Fehmi’nin, -oyunları kadar meşhur olmayan- çok güzel
bir romanıdır. Bu roman hakkında, Selim İleri, “Cevat Fehmi Başkut” adlı
yazısında "...Cevat Fehmi'nin bir de 'Valde
Sultanın Gerdanlığı' adlı polisiye romanını, birkaç kez, tat alarak
okumuşumdur. ..." diye söz etmiştir. [Selim İleri’nin bu yazısı, 2003
yılında Doğan Kitap’tan çıkan “Uzak, Hep
Uzak” adlı deneme kitabındadır. (s.75) ]
Tartışmasız, polisiye roman konusunda bir numaralı isim olan üstâd Erol
Üyepazarcı’nın , Oğlak Yayıncılık tarafından 2008 senesinde neşredilen, iki
ciltlik (1150 sayfalık!) “Korkmayınız Mister
Sherlock Holmes! / Türkiye’de Polisiye Romanın 125 Yıllık Öyküsü (1881-2006)” isimli
o anıtsal eserinde, Cevat Fehmi’nin bu romanından da –doğal olarak- bahseder:
“Cevat Fehmi Başkut’un polisiye romanının kahramanı Rıdvan Sâdullah, zengin bir
adamdır, polisiye olaylara meraklıdır, pek çok olayın çözümünde polise yardım
ettiğinden, her esrarlı olayda kendisine başvurulmaktadır; yâni, İstanbul’un
bir nevî Sherlock Holmes’üdür. Cevat Fehmi ise, onun umumî vekilidir. Birlikte
yaşarlar ve o da Doktor Watson rolünü üstlenir. Zaten olay Cevat Fehmi’nin
ağzından anlatılır.
“ ‘Valde Sultanın Gerdanlığı’,
klâsik anlamda tam bir ‘katil kim?’ romanıdır. Kurgu, olayların gelişimi ve
sonuç başarılı bir biçimde düzenlenmiştir. Eski mâbeyncilerden Hüsnü Bey’in şüpheli
intiharı, sonra Başkomiser Osman’ın ricâsıyla olayı inceleyen Rıdvan
Sâdullah’ın olayın cinâyet olduğunu ortaya çıkarması, suçun birileri tarafından
Hüsnü Bey’in genç karısı Nâzan ile akrabaları İhsan’ın üzerine yıkılmak
istenmesi, bu arada, İngiltere Kraliçesi Victoria’nın, Abdülmecid’in annesi
Bezm-i Âlem Vâlide Sultan’a hediye ettiği çok kıymetli bir gerdanlığın, 31 Mart
Olayı sonunda Yıldız Sarayı yağmalanırken, Nâzan’ın babasının eline geçtiği
rivâyeti, olayları iyice karıştıracaktır. Bu arada, Nâzan ve İhsan’ın
kaybolmaları, Nâzan’ın ablası Kevser’in Büyükada’da bir otelde ölürülmesi ve
ertesi gün cesedinin morgdan çalınması ise Başkomiser Osman’ın deyişiyle,
işleri arapsaçına çevirecektir. Bütün bu olaylar içinde Rıdvan Sâdullah,
yalnızca akıl yürütmesiyle olayları sıraya sokacak ve sürpriz bir finalle, asıl
katilleri suçüstü yakalayacaktır.” (s.345-346)
BİR TÜYO
Romanı bulup da okuyacak olanlar, 110.
sayfadaki şu cümleyi mantıkî bir şekilde kurup, burada saklı olan şifreyi belki
de çözebileceklerdir:
“Ara-nakışlı-rafında-kraliçenin-merdivenle-lâal-zâviyede-renkli-devvâr-ettiği-dolabın-hediye-gerdanlığı.”
Açıkçası, işin aslını öğrenince, bu cinâyetlere hak verilebilir diye de
düşündürüyor Cevat Fehmi. Kitabın başına epigraf olarak aldığı (ayrıca, sayfa
149’daki “5.” bölümün de adı olan) şu Fransız darbımeseli, bu romanın “ana
fikrini” teşkîl ediyor: “Bir cinâyet, ekseriyâ daha büyük cinâyetlere tekaddüm
eder.”
YAYINCILARA VE YÖNETMENLERE ÇAĞRI